Bir Roman Olmak

 

 İnsan…Hep düşünmüştür… Yıllardır; ne sevdiğini, nelerden nefret ettiğini, neden aşık olduğunu, neden aile kurmak istediğini, paranın neden bu kadar önemli olduğunu ve bir çoğu yaratılışıyla ona verilen kodlarla ve çevresel faktörler ile oluşan konular hakkında düşünmüştür. Hep değişir bu kavramların sonuçları.

İnsan da zaman içinde değişir. 

Kendini yepyeni ufuklar belirler. Bunu yaparken nerede olmak istediğini düşünür ve buna göre karar verir.

Düşünür…eğer dünya dönüyor ve zaman akıp gidiyorsa mutlaka bunun doyasıya yaşanması gerektiğini.

Düşünür… çünkü insan düşündükçe var olur ve yine düşündükçe o kocaman dönen dünya da yerini bulur, kendisinin farkına varır, fark ettirir.

 adsız

  Hayal her zaman hakikat değildir, sadece uyandığımızda bitecek olan rüyadır ve yaşantımıza dair hiçbir kalıntı bırakmayacaktır. Geride sadece o hayallerden  kalkma mahmurluk ve hatırlanan küçük sahneler kalacaktır.

    Biliriz bunların bir sona geleceğini –o kocaman ama evrende minicik bir yeri olan ve içinde birçok kalbin attığı ölümle, eğlencenin, acıyla aldırmazlığın, kederle neşenin bir arada olduğu– bu dünyanın duracağını.

Bu dünyanın sonu gelene kadar hepimizin bir görevi olacağını biliriz. Bir doktor, öğretmen, ressam, müzisyen, inşaat işçisi…

Ama hepimizin içinde bir yer vardır bizi dinlemez, bütün vücudumuza hakim olur yeri gelir, öyle hızlı atar ki dünyanın içimizde döndüğünü hissederiz.

Bu bir haykırıştır ve asıl önemli olanın bize verilen o şablonların değil içimizde ki dünyanın önemli olduğunu açıklamaya çalışmaktadır her atışında.

-Nasıl bir kalp olduğumuzu belirler.

-Bazen bize öğretir, gösterir aslında o şablonlardan birisi olmak istemediğimizi, daha farklı kalplere dokuna bileceğimizi. Bunu kabullenmemiz uzun zaman alır, rol yapmaya başlar bir çoğumuz.

Bu rolleri inatla sahneleriz çünkü toplumda kabul göremeyeceğimizi düşünürüz ve kalbimizin kırılmaması için o sahnede hep rolümüzü en iyi şekilde icra ederiz.

Bazıları kötü mizaçlı olabilir, bazıları ise sevimli mi sevimli…

Aslında hepimizin oyun içinde bir oyunu, yerine getirmesi gereken bir performansı vardır.

Herkes yapar bunu çünkü hayat sadece sinema-ı rabbaniye dir.

Ölümce ise uyanacağız.

Kabusumuz ise sadece bu dünya da oluşturduğumuz acılardır. 

Onun için içimizde ki dünyayı hep sustururuz, dünyanın dönmesini sağlayan yüreğimizi iyi veya kötü rolde olmasını istemeyiz sadece samanyolu ile uzaya çıkmak ve görmek onun gözleriyle görmek isteriz dünyayı, yaşamı, ahir hayatı.

Bir roman olmak isteriz rüyada yazılan, uzayda okunan…

Yorum bırakın