Yağmur için dua…..
Herkesin varlığı önceden tanımadığı iki insan sayesinde başlar – Freud’ un içgüdü yaklaşımı saymazsak- anlam sonradan yüklenir. Daha doğrusu ‘Nerede bu anlam!’ sorusunun peşinde zorlu bir yolculuk başlar…
İnsanoğlu hayatına bu zorlu yolculuk ile başlar ve hayatın ona neler getireceğini bilmeden nefes almaya devam eder.
Her insan doğası gereği yolculuğuna başlayabilmek ve yaşamını sürdürebilmek için belirli kaynaklar tüketmek zorundadır. Bir yandan hızla gelişen teknoloji ve sanayi ile çoğalan nüfusun ihtiyaçları karşılanmaya çalışılır bir yandan ise yaşamını borçlu olduğu çevreyi oluşturan unsurları dikkate almadan doğa tahribatına başlamıştır.
Eğitimli ve bilinçli tüketicilerin çevre sorunlarına daha mücadeleci bir tutum sergilediklerini gözlemlesek de bu mücadele yeteri düzeyde değildir. Doğa tahribatı gün geçtikçe artmaktadır. İş gücü analizlerine bakıldığından çalışma hayatında ki eğitimli kişi sayısının fazlalığı nedeniyle eğitimsiz kişi sayısının sektöre bir etkisi olmadığı bilgisine ulaşılabilir. Fakat Hindistan gibi eğitim seviyesinin düşük olduğu toplumlarda sürdürülebilirlik düşüncesi 2000′ li yıllarda ki eğitim ve ekonomik kalkınma zamanına kadar önemsenmemiştir.
Eğitim seviyesi eksiklikleri Hindistan’ın nüfus ve sosyo-ekonomik durumunun bir sonucu olarak gözlemlenmiştir. Hindistan’ ın büyük bir nüfusa sahip olmasından kaynakların sorunların yanı sıra 1980’li yılların ortasından itibaren başlayan reform dalgası ile beraber Hindistan ’ın devlet güdümü ekonomisi serbest pazar ekonomisine doğru bir dönüşüm sürecine girmiştir. Devletin ekonomi de müdehalesi giderek azalırken özel sektör oluşumları hızla ortaya çıkmaya başlamıştır. Kurulan birçok işletme %49 devlet a ait bir şekilde kurulmaya başlarken ucuz sermaye ve ucuz iş gücü ile bir yol açılmıştır.
Bu dönemde kurulan şirketlerden biri olan American tarım ilaç firması olan Union Carbide Corporatin da fabrikalardan biriydi. Fakat kimse bilemezdi ki bu şirket tarihin en büyük felaketlerinden birinin oluşmasına neden olacaktı. Şirketin kurulduğu yer Hindistan’ın Bhopal eyaletinin baş kentlerinden biriydi. ‘’Göller Bölgesi’’ diye bilinmekteydi ve Hindistan’ın en yeşil yerleşim alanlarından biriydi.
Ama bu yeşilliğin arka planında tarihin en korkunç endüstriyel dramı yatıyordu. Peki, bu ikisinin arasında ki ilişki neydi ?
İşletmenin daha çok kar elde amacından dolayı oluşabilecek çevre felaketlerinden birine doğru yola çıkıldığı kimse bilemezdi.
Yaşamak ve varlık sürdürmek isteyen işletmelerin toplumun istek ve ihtiyaçlarına duyarlı bir şekilde çevreyi koruması ve ahlaki davranılması istenirken kurulmuş olan Union Carbide işletmesi yürüttüğü yanlış politikalar ile işletme seyrini yanlış bir yere getirmekteydi.
İş ahlakı işletmeye ilişkin bir sorundur ve bireysel olarak ele alınmak yerine işletme düzeyinde ele alınması en doğru yöntemdir. İş dünyasında işletmelerin karşılaştığı bazı sorunlar şöyle sıralanabilir;
- Cinsel taciz
- Ayrımcılık
- Uygunsuz teklifler
- Çalışanların çıkardıklarıyla uyuşmazlık
- Resmi olmayan ödemeler
- Fonların yanlış kullanımı
- Çalışanların özel işleriyle ilgilenmeleri
- Doğal kaynakların tahrip edilmesi
- Çevre kirliliği
Union Carbide örneğinde oluşan çevre kirliliği insanlara zarar veren ve üretilen ürünler ile ilgilenmemeleri ve elde edilmek istenen ucuz enerji dolayısıyla oluşan çevre kirliliğine neden olan bir işletme olarak incelenecektir. 
İşletme kültürleri sosyal düzeyde davranışların kanuni ve ahlaki kabul değerlerini, kanunlar, adetler ve gelenekler ile yönetir.Örneğin; Hindistan’ da kabul gören iş faaliyetleri Amerika’ da kanunsuz ve ahlak dışı sayılabilir. Bu yüzden yabancı bir ülkede iş yapmadan önce o ülkenin kanunlarını ve değerlerini anlayabilmek için bilgi ve güvenilir kişi ve kurumlara danışmalıdır.
1960’lı yıllarda iş ahlakında önemli değişimler olmaya başlamıştır.
Bu değişimler sanayileşmenin gelişmesi nedeniyle kirlenme , nükleer atıklar gibi birçok çevre sorununu ortaya çıkarmaktadır. Bununla birlikte pazarlama mantığında ki değişimler ile tüketiciye önem verilmeye başlanmıştır. Örneğin ABD ‘ de 1962’de Başkan J.F. Kennedy tarafından ‘’Tüketici Haklarının Korunması’’ ile ilgili bir deklarasyon yayınlanmış ve koruma, bilgilendirme seçme , haberdar olma içerikli dört maddeden oluşan haklar tanımlanmıştır.Bu haklar ile 21. Yüzyıl iş ahlakı kuralları uygulanmaya başlanmış ve çevre sorunlarıyla yakından ilişkilidir.
Çevresel ahlak genel olarak bireyler ve çevre arasındaki manevi ilişkiden doğar. Bu ilişkinin dayandığı birçok teori ve yaklaşım vardır. Temelinde iki temel başlık altında toplanılabilir;
- İnsan merkezli görüşte insan kendini doğanın efendisi olarak görür. Diğer varlıkları ise özsel yani herhangi bir yarar ya da değerden bağımsız kendi başına değerli olarak gözlemler. Bu görüşte cansız varlıklara ve doğaya karşı doğrudan bir sorumluluk yoktur.
Aristoteles insanları ussallık derecelerine göre oluşturduğu canlılar piramidinin en üst basamağına koyar ve bitkilerin hayvanlar için ,hayvanların da insanlar için olduğunu söyler.
Kant’a göre amaç insandır. Hayvanlara ve cansız nesnelere karşı bir sorumluluğumuz yoktur. Çünkü hayvanlar öz bilinçten yoksundur ve bir amaç için sadece araçlardır.
- Çevre merkezli yaklaşımda ise insan doğanın efendisi değil ekosistemin bir parçasıdır. İnsan evrimsel olarak akıl, vicdan gibi özellikleriyle diğer türlerden ayrılmış olsa da bütün canlılar ortak bir türden gelmiştir ve ekosistemi oluşturan halkalardan bir tanesidir.
İşletmelerin gelecek kuşaklara sorumlulukları vardır ve yenilenemeyen enerji kaynaklarını dikkatli kullanması gerekmektedir. Doğal kaynaklar hızla tüketilir, biyoçeşitlilik azalır , global ısınma artmaya devam ederse gelecek kuşakların hakları şimdiden ellerinden alınmış olur bu bağlamda çevreye zarar vermeyen politikalar oluşturulmadır.
Çevre sorunu insanlık tarihi ile birlikte var olan bir süreçtir. Ancak bu konudaki en eski bilgiler M.Ö. 300’ lü yıllara dayanmaktadır. 1952 yılında Londra’ da baş gösteren çevre kirlenmesi, öldüren sis olarak bilinen, insan ölümlerine neden olduğu için kısa zamanda önlem alınması gerekti. Nükleer güç karşıtı grupların ortaya çıkışı da bu yıllarda olmuştur ve çevre koşullarının insanoğlu tarafından giderek kötüleştiğini ve bu şekilde sürmesi halinde yeryüzünün yaşanamaz bir hal alacağı vurgulanmıştır.
1968 yılında UNESCO tarafından ABD’de Ulusal Çevre Politikası Kanunu yürürlüğe girmiştir. 1997 yılında ise sera gazi etkisi yapan gazların %5 azaltılmasını öngören Kyoto Protokolü imzaya açılmıştır.
Kişilerin bireysel olarak toplumsal normlar açısından çevre bilincinin eksik olması ve koruma çabası içerinde olmaması çevre kriz faktörlerinin oluşmasında ki temel nedenlerindendir. 20. Yüzyıldan sonra oluşan bu çevre bilinci ile uluslararası birçok çevreci kuruluşun oluşmasını sağlamıştır ve 20. Yüzyıldan önce oluşan bu çevre felaketlerini görmemizi engellemiştir. Çünkü bu felaketlerin birçoğunun etkisi hâlâ devam etmektedir.
Bhopal’da ki krizin önüne geçilebilir ya da krizin etkileri biraz olsun azaltılabilirdi fakat imkan olmadı. Olayların gelişimine bakılacak olursa milyonlarca aç insanı doyuracağını belirten bu 3 Aralık 1984 yılında kurulan bu fabrika ülkenin kalbine çok büyük bir yatırımla kurulmuş ve ülkenin ölümüne neden olmuştur. Fabrikanın genel müdürü Warren Andersan’ a göre bir Amerikan rüyası olacak bu fabrika bir ölüm tuzağı olmuştur.
Fabrika böcek ilacı ve zehirli kimyasal ürünler üreten ve bu üretim sırasında işçi sağlığı korumadan üretiyordu. İş güvenliğinin olmamasından dolayı ve işçilerin de o iş yerinde eğitilmemiş olmasından dolayı da kriz ortamı ve felaketin önüne geçilemeyecekti.
Fabrikanın üç deposunda MIC ( metil izosiyanat ) bulunuyordu. Soğutma sistemleri işlemiyordu. Sesli sıcaklık düzeyi uyarısı kapatılmıştı. Servis görevlileri basınçlı su ile kanalizasyonları yıkıyordu fakat metal dolu gaz tanklarının su ile temas etmesi bir felaketin başlangıcına neden olacaktı ve bir patlama oldu. Sıvı gaza dönüşerek atmosfere yayıldı ve ortaya çıkan kimyasal reaksiyon ile 42 ton aşırı zehirli gaz basınç sonucu dışarı çıktı. Su ile tepkimeye giren metil izosiyanat gazı bütün şehri kapladı.

Bhopal’ da yaşayan halkın bu felaket nedeniyle gen yapılarında değişimler olmuştur ve birçok insan kör olarak, vücutlarında birçok hasar ile hayatlarına devam etmek zorunda kalmışlardır.
18 bin kişinin ölümüne, 150 bin’den fazla insanın zehirlenmesine neden olan bu felaket çevresel etkileri bakımından Çernobil faciasından bile korkunç sonuçlarla neden olmuştur. Bhopal eyaleti doğal afet bölgesi ilan edildi ve Union Carbide böylesine bakımsız bir fabrikayı ABD de kuramayacağı söylenildi ve fabrikanın yetersiz teknolojiyle açılmış olduğu iddia edildi.
Union Carbide oluşan bu kriz döneminde işletme açısından işlerin daha kötü bir hale gelmemesi için facia ya neden olan toksik maddeyi açıklamamış ve bunun ticari sır olduğunu söylemiştir. Bu nedenle zehirlenenlere herhangi tanı konamamış ve ölümler daha da artmıştır. Ölenlerin bir çoğu Hindistan’ı paryalarıydı. (dokunalmazları) ( kast sistemin en alt kısmında olan toplum) Kazanın nedeni eksik kadro ile çalışan fabrika ve işletme standartlarına uyulmamasından kaynaklandığı ortaya çıktı.
Felaketin sonuçlarına bakıldığında değindiğim gibi Çernobil etkisinden daha korkunç olduğu gözlemlenmiştir. Çevresel felaketler sıralamasında ise 3. Sırada yer almaktadır.
1.BP felaketi 2. Çernobil 3. Bhopal 4. Exxon Waldez 5. Aral Gölü felaketleri vardır bu sıralamada.
Greenpeace bölgede kazadan sonra 2004 yılında yaptığı ölçümlerde toprakta normalin 6 milyon toksik madde bulunduğunu bildirmiştir. Bu gibi sonuçlar oluşturan bir işletmenin Amerika ‘da kurulamayacağı açık bir şekilde gözlenmekteydi. Oluşan bu felaketten birkaç yıl sonra açılan davada Union Carbide firması mağdurlara ve yakınlarına 470 milyon dolar tazminat ödemek zorunda kalmıştır.
Ödeme Hindistan devletine yapılmış fakat çok az bir kısmı gerçek mağdurlara dağıtılmıştır. Açılan mahkeme 25 yıl sürdü ve Union Carbide India şirketi suçlu bulundu. Fakat şirket mahkeme sonucundan kurtulmak için uzun yıllar önce kapatılmıştı ve sonucunda binlerce kişinin ölümüne yol açan zehirli gaz gibi sonuçları da pof olup yok oldu.
Fabrika civarında ki yer altı suları yıllar boyunca kirli kaldı ve insanları ağır ağır zehirledi. Adalet Union Carbide’ın bir Amerikan şirketi olması dolayısıyla yerini bulamadı ve 100 yılın en fazla ölüme neden olan endüstriyel kazası/felaketi olarak Bhopal tarih sayfalarında ki yerini aldı. Üzerinde 30 yıl geçtikten sonra olayla ilgili çekilmiş bir film de vardır, onu da izlemenizi tavsiye ederim.
( https://www.youtube.com/watch?v=nw7dZiYzKBY )
NOT: yazının genişletilmiş halini ve sunum şeklini istiyorsanız mail gönderebilirsiniz.
